"Seviye 16" Film Yorumu
Merhaba değerli okurlarım,
Bu yazımı ilk defa Türkçe dilinde yazıyorum çünkü Youtube bünyesinde ilk videomu Türkçe olarak paylaştım. Video bünyesinde Seviye 16 filminden çıkarımlarımı sizlerle paylaştım. İyi seyirler diliyorum.
Bu film, garip bir kurum içinde geçiyor. Bu kurum, itaatkâr ve temiz olmaları için eğitilen genç kızlarla dolu; ancak onlara okuma veya yazma öğretilmiyor. Bebeklikten başlayarak on altı yaşına kadar orada bulunuyorlar; her yıl bir sonraki seviyeye geçiyorlar. Onlara, Seviye 16’dan sonra sevgi dolu, zengin aileler tarafından evlat edinilecekleri söyleniyor. Dış dünyanın kirli olduğu ve dışarıda güneşi hiç görmedikleri söyleniyor. Ayrıca ağır güvenlik önlemleri alınıyor ve kilitli yatakhanelerde uyuyorlar.
Bir gün başka bir kız olan Sophia tarafından, günlük vitamin hapını almaması konusunda Vivian’a uyarı yapıyor; o gece diğer kızlar hızla derin bir uykuya dalıyor. Vivian, 'okul'un gerçek doğasını öğrenmeye başlayacak. Öğrendikçe, onun için daha da rahatsız edici hale geliyor. Gerçeği bilmek bir şeydir; ancak çıkmak başka bir şeydir.
Günümüzde insanların kendilerinden vazgeçip güzelleşme safhasına gelişini en güzel anlatan önermelerden biri olduğunu düşünüyorum. Kısa zaman içerisinde bu denli gelişmeler geçiren güzellik sektörü, beraberinde çokça rezilliğe sebep oldu ve bu durum bu sektöre önyargılı bir bakışın yaratılmasının sebebi oldu. Özellikle sosyal medyanın insanları tetikleyen en büyük etmen olduğunu düşünüyorum. Nasıl kullanacağımız hususundaki soru işaretleri bizi bu filmdeki gibi herkesten güzel olabilme veya olmak zorunda olma psikolojisine sokmaktadır. Sosyal medyada kişilerin oluşturduğu hayatları gerçek sanarak ilerleyen bilinçsiz kullanıcılar, kendilerini başkalarının hayatında kaybetmektedirler. Bu kayboluş, onların kişiliklerinin bir çöküşüdür ve odaklarının artık “ben”liklerinden çıkıp “sen”liklere dönmesidir.
Her dinin, siyasetin, ahlak felsefesinin kökeninde nefsi köreltme olarak isimlendirilen uzun uğraşlar gerektiren eylemin amacı, kişideki ben düşüncesini yıkmaktır. Bu düşünce yani ben düşüncesi kişide geliştikçe ne yazık ki ben, sen, o ve diğerleri olarak ayrıma sebebiyet vermektedir. Bu durumda yapılması gereken en önemli şey nefsin yani ben’in köreltilmesidir. Bu film bünyesinde ise daha kendi benliğini bulamamış insanlar için yaratılmış olan şirketin yaptıklarını görmekteyiz.
Filmin diğer bir can alıcı noktası da benim için 16. seviyede Vivien'i satın alan çift olmuştur. Bu seçim sırasında kendine aynada iç geçirerek bakan kadın ve onun yerine sapıkça bir seçim yapan kocasının sahnesini izlemekteyiz. Bu sahnede kadının aynaya bakışı beni gerçekten büyüleyen bir oyunculuğa sahiptir, çünkü kadın özellikle kendine sevgisini ve aynı anda acıyışını gözlerindeki bakışında vermiştir. Bu duygu aslında onun isteyerek bir seçim yapmadığını; kocasının kendi yerine keyfi bir seçim yaptığını göstermektedir. Bu durum ise ataerkil toplumlarda aslında kadının düşüncesinin bir önemi olmayışını göstermektedir. Ne yazık ki, bu düşünceye sahip olan toplumların nasıl çökertildiğini de yine güçlü bir kadın tarafından filmin sonunda görmekteyiz. Kadının bir obje olarak görüldüğü düşünceye lanetler olsun! Kadının ucube kocası bu sahne ile kendisini aslında ilginç bir pozisyon içerisine de sokmaktadır ve bizlere çok güzel bir sahne de gösterilmektedir: Evliliklerin bir zorunluluk olarak yapıldığı ve boşanmak yerine devam etmenin daha sağlıklı olabileceğinin düşünülmesi. Bu durum karşısında film, bize evliliklerin zorunlu çerçeveler içerisinde kalmaması gerektiğini ve şayet imkanlıysa her iki tarafın da mutluluğu için boşanılması gerektiği mesajını da vermektedir. Yine tekrarlamak gereklidir ki kadının bakışları ve ayna sahneleri bu mesajın bizlere önemini anlatmaktadır.